
Eflatun ve Aristo'yu hepimiz az çok olan felsefi bilgilerimizden biliriz. Ben kendi adıma bir sayısal öğrencisi olarak her ikisinide bir isimden öte biliyorum dersem yalan söylemiş olurum. Fakat bir insanın ismi yüzyıllar sonra bile telaffuz edilebiliyorsa, bu başlı başına Eflatun ve Aristo'nun tarihte ne kadar önemli insanlar olduğunu bize düz mantıkta ispat ediyor. Konunun başlığı ile Eflatun ve Aristo'nun ne alakası var diyebilirsiniz ama Üniversite gibi bir kavramın ortaya çıkmasında baş aktör olan bu iki insandan konunun girişinde bahsetmek istedim.
Eflatun ve Aristo öğrencileri ile felsefeyi tartışırlarmış. Felsefeyi tartışırken bilimlerinin hiçbir unsurdan etkilenmesini istemedikleri için de bunu toplum baskılarından en büyük 2 etken olan politik ve dini baskılardan arındırılmış bir ortamda yapmak istemişler. Böyle bir ortamda özgün fikirlerin ortaya çıkmasıyla başlayan evrensel ve özgür düşünme alanları günümüze kadar uzanmış ve üniversiteler böylece ortaya çıkmıştır.Burada üniversite kavramı ile ilgili olarak dikkat etmemiz gereken en önemli husus üniversitenin kuruluş felsefesidir. Hiçbir politik ve dini baskı olmamasının ham maddesini oluşturduğu üniversiteleri tarif ederken ne yazık ki özgür üniversite tanımını kullanmak zorunluluğunu hissediyoruz. Üniversitelerin en başta özgür olmasını istiyoruz. Kısacası gerçek bir üniversite istiyoruz. Gerçek bir üniversite istediğimize göre üniversitenin özgürlüğü kısıtlayan bir yapı olmalı. Bu yapıyı bulmamız pekte zaman almayacak sanırım. Üniversiteleri üniversite olmaktan çıkartan, politik ve dini her türlü baskıya açık, öğrencileri Aristo ve Eflatun'un gördüğü şekilde değilde birer müşteri olarak gören, bir 12 eylül ürünü, yüksek öğrenim kurumu nam-ı diğer YÖK.

12 eylül Anayasasında YÖK şöyle tarif edilir. "MADDE 131- Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim- öğretimve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile Yükseköğretim Kurulu kurulur"
Üniversitelerin özgür çalışmasını engelleyen, politik ve dini her türlü baslıya açık olmasını sağlayan bir kurum olan YÖK'ün bugün 28. kuruluş yıldönümüydü. Eğer birileri çıkıpta üniversitelerde özgürlük istiyorsa, herkesin üniversitelere özgürce girebilmesinden bahsediyorsa yapması gereken ilk iş YÖK'ü kaldırmaktır. Fakat günümüz Türkiye'sinde siyasal gücün üniversite de özgürlükten bahsederken YÖK'ü kaldırmayı hiç dillerine almamasını görmekteyiz. O düşünceye göre "YÖK'ü kaldırmaya gerek yoktur, YÖK'ün içeriğinin değiştirilmesi özgürlük için yeterlidir"
YÖK varolduğu sürece üniversiteler hiçbir zaman özgür ortamlar olmayacak ve özgür fikirler ortaya çıkmayacaktır. YÖK varolduğu sürece üniversiteler politik gücün birer sahneleri olacaktır. Bu yüzdendir ki hiçbir iktidar YÖK'ün kaldırılmasını istememiştir. Üniversitede özgürlük istemenin yolu YÖK gibi bir kurumun kaldırılmasından geçer. Ve ben her türlü özgürlüğün var olabilmesi için YÖK ün 6 Kasım 1982 den bugüne 28. kuruluş yıldönümünün "kutlu" değil "yok" olmasını diliyorum. saygılarımla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder